Bu kitap, kendi bilgi ve görgülerim dışında, bir lokma ekmek için kötü iş şartları içinde zehir gibi bir hayatı yaşayanlardan derlenmiş malzemeyle meydana gelmiştir. Yayımlanmadan önce, çeşitli ırgat, usta, usta yardımcısını toplayarak bir gece sabaha kadar okudum onlara. Dinlediler. 'Pardon,' dediler, 'bu bu kadar olur. Bütün anlattıkların doğru. Eksik bile. Çukurova'nın bereketli topraklarında öyle işler olur ki, aklın durur. Sana anlatsak, bir değil beş roman çıkarırsın...'"
Orhan Kemal'in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal'in kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz.
(Tanıtım Bülteninden)
17 Ocak 2018 Çarşamba
Benerci Kendini Niçin Öldürdü? – Nazım Hikmet
“Boş gecelerini değil,/boydan boya ömrünü ver inkılaba…” diye perçinler Nâzım Hikmet, ‘Benerci Kendini Niçin Öldürdü’de, ‘güneşli günler göreceğine’ dair olan inancını. Şairin, İngiliz sömürgesi altındaki Hindistan’da ‘tam bağımsızlık’ uğruna, tüm yaşamını özgürlük mücadelesine adayan Benerci adlı bir Hintli kahramanın öyküsünün eşliğinde, ‘ihanet’, ‘sadakat’ ve ‘inanç’ kavramlarını kurcaladığı Nâzım Hikmet’in Benerci Kendini Niçin Öldürdü? adlı uzun şiiri 1932 yılında yayımlanmıştır. (Şehnaz Pak, Radikal Gazetesi, 28/03/2002)
Benerci Kendini Niçin Öldürdü’nün yayımlanacağı günlerde Nazım Hikmet, kendisiyle yapılan ve Çığ dergisinde ( 1 Ekim 1931) yayınlanan bir konuşmada şunları söylemiştir:
– Yeni bir kitabınız çıkıyormuş. Kitabın ismi nedir? Büyüklüğü nedir? Muhtevası nedir?
– Evet, yeni bir kitabım çıkmak üzere. İsmi: Benerci kendini Niçin Öldürdü?. Büyüklüğü, zannedersem 110 sahife olacak. Bu, bir romandır. Yalnız, biraz benim anladığım manada bir roman.
– Yani nasıl?
– Bu sualinize cevap verecek değilim. Eğer bu kitapta, benim anladığım manada biraz olsun yapabildiysem, siz de kitabı okur anlarsınız. Eğer yapamadıysam, burada boşu boşuna nazariye yürütmekte mana yok.
– Romanınızın tezi var mıdır? Varsa nedir?
– Benim kanaatime göre; tezi olmayan, yüzde yüz tezsiz roman, hikaye, hatta şiir, muayyen bir manada yoktur. Yalnız bazı yazıcılar, eserlerinin tezini, kendileri de farkına varmadan, ınsıyakı bir surette yaparlar, hatta müdafaa ederler.. Maruf tabiriyle, en saf bir aşk ve ölüm şiiri bile; muayyen bir inkişaf merhalesinde bulunan muayyen bir cemiyetin, muayyen bir içtimai muhitinde yaşıyan muayyen bir şairinde aşkın ve ölümün ifadesidir. Tabii bu, ana hattında böyledir.
Benim romana gelince.. Ben işlerimi mümkün mertebe az insiyak, çok şuurla yapmasını severim. Romanım tezlidir. Tezi şudur: Mefkureci olanlar, ne zaman, nasıl, hangi şartlarda kendi kendilerini öldürmek hakkını haizdirler?
Roman Hindistan’da geçer. Kahramanları; Hintlilerin hakiki kurtuluşu ve Hindistan’ın hakiki istiklali için, Britanya emperyalizmine ve Gandiciliğe karşı mücadele eden inkilapçılardır.”
Benerci Kendini Niçin Öldürdü’nün yayımlanacağı günlerde Nazım Hikmet, kendisiyle yapılan ve Çığ dergisinde ( 1 Ekim 1931) yayınlanan bir konuşmada şunları söylemiştir:
– Yeni bir kitabınız çıkıyormuş. Kitabın ismi nedir? Büyüklüğü nedir? Muhtevası nedir?
– Evet, yeni bir kitabım çıkmak üzere. İsmi: Benerci kendini Niçin Öldürdü?. Büyüklüğü, zannedersem 110 sahife olacak. Bu, bir romandır. Yalnız, biraz benim anladığım manada bir roman.
– Yani nasıl?
– Bu sualinize cevap verecek değilim. Eğer bu kitapta, benim anladığım manada biraz olsun yapabildiysem, siz de kitabı okur anlarsınız. Eğer yapamadıysam, burada boşu boşuna nazariye yürütmekte mana yok.
– Romanınızın tezi var mıdır? Varsa nedir?
– Benim kanaatime göre; tezi olmayan, yüzde yüz tezsiz roman, hikaye, hatta şiir, muayyen bir manada yoktur. Yalnız bazı yazıcılar, eserlerinin tezini, kendileri de farkına varmadan, ınsıyakı bir surette yaparlar, hatta müdafaa ederler.. Maruf tabiriyle, en saf bir aşk ve ölüm şiiri bile; muayyen bir inkişaf merhalesinde bulunan muayyen bir cemiyetin, muayyen bir içtimai muhitinde yaşıyan muayyen bir şairinde aşkın ve ölümün ifadesidir. Tabii bu, ana hattında böyledir.
Benim romana gelince.. Ben işlerimi mümkün mertebe az insiyak, çok şuurla yapmasını severim. Romanım tezlidir. Tezi şudur: Mefkureci olanlar, ne zaman, nasıl, hangi şartlarda kendi kendilerini öldürmek hakkını haizdirler?
Roman Hindistan’da geçer. Kahramanları; Hintlilerin hakiki kurtuluşu ve Hindistan’ın hakiki istiklali için, Britanya emperyalizmine ve Gandiciliğe karşı mücadele eden inkilapçılardır.”
Bütün Öyküleri - Yusuf Atılgan
Yalnızlık, özgürlük, iletişimsizlik, bunaltı gibi temaları modern anlatının kuralları içinde samimi bir dille ve destansı bir boyutta işleyen Yusuf Atılgan, Bodur Minareden Öte ile Türk öykücülüğünün ustaları arasındaki yerini almıştı. Atılgan, bu kitaptan sonra iki masal (Korkut'a Masal", "Ceren'e Masal") ve iki öykü ("Ağaç", "Eylemci" yazdı. Üçüncü baskısı Eylemci adıyla yayımlanan Bodur Mimareden Öte ve masal kitabı ekmek Elden Süt Memeden elinizdeki bu kitapta bir araya getirildi. Böylece Yusuf Atılgan'ın öykü ve masalları tek ciltte toplanmış oldu. Ekmek Elden Süt Memeden için "1970 yılı gözünde yazılmış bu iki masal çocukları olduğu kadar büyükleri de ilgilendirir sanırım. İkinsinde de ninemin anlattığı masalların öğelerinden yararlandım" diyen Yusuf Atılgan, halk edebiyatı formlarını kendine özgü bir ustalıkla modern bir anlatıma dönüştüürüyor. İnsan ruhunun dehlizlerinden kotarılmış öyküler ve masal gibi iki masal...
Veganizm Ahlaki, Siyaseti ve Mücadele - Zülal Kalkandelen
Bu satırları okuyorsanız, öncelikle veganizm üzerine yazılmış ilk Türkçe kitaba ilgi gösterdiğiniz için teşekkür ederiz. Bu teşekkür sıradan bir ifade değildir; veganlar bilir, hayvan haklarından söz etmeye başladığınız anda olumsuz tepkiler almaya başlarsınız, hatta işi hakarete vardıranlar olur. Ancak bunun yanında, dünyada yavaş da olsa giderek daha fazla ilgi görmeye başlayan veganizmi anlamaya çalışanlar, merak edenler de var. Bu kitabın amacı, hem akıllarda yanlış bilgilenme sonucu yer eden görüşlere bir karşılık vermek, hem de veganizmi bir felsefe ve yaşam pratiği olarak merak edenlerin sorularına yanıt oluşturmak.
Kitabı yazarken, herhangi bir sınırlama olmadan, en içten düşüncelerimizi ve kişisel yaklaşımlarımızı mütevazı bir şekilde paylaştık. Elbette veganizm konusunda ikimizin aynı görüşte olmadığı hususlar da vardı. Her düşünce ya da felsefe akımında olduğu gibi, veganizmin içinde de farklı yorumlar, yönelimler var. Dolayısıyla okuduklarınızla hemfikir olabileceğiniz gibi, katılmadığınız noktalar da mutlaka olacaktır. Ancak sonuçta önemli olan, ilerdeki sayfalarda tartışmaya sunduğumuz görüşler ve bakış açısı; onu aktarabildiysek, kitap da işlevini yerine getirmiş demektir. Belki fazla romantik ve ütopik gelebilir ama biz, “daha barışçıl, başka bir dünya mümkün” diyenlerdeniz. Umarız okuyanlar da, bizim yazarken aldığımız keyfi alabilir.
Kitabı yazarken, herhangi bir sınırlama olmadan, en içten düşüncelerimizi ve kişisel yaklaşımlarımızı mütevazı bir şekilde paylaştık. Elbette veganizm konusunda ikimizin aynı görüşte olmadığı hususlar da vardı. Her düşünce ya da felsefe akımında olduğu gibi, veganizmin içinde de farklı yorumlar, yönelimler var. Dolayısıyla okuduklarınızla hemfikir olabileceğiniz gibi, katılmadığınız noktalar da mutlaka olacaktır. Ancak sonuçta önemli olan, ilerdeki sayfalarda tartışmaya sunduğumuz görüşler ve bakış açısı; onu aktarabildiysek, kitap da işlevini yerine getirmiş demektir. Belki fazla romantik ve ütopik gelebilir ama biz, “daha barışçıl, başka bir dünya mümkün” diyenlerdeniz. Umarız okuyanlar da, bizim yazarken aldığımız keyfi alabilir.
İstakoz Büyüsü - Bahattin Yıldız
Bahattin Yıldız, ikinci romanı “Istakoz Büyüsü’nde yakın tarihin henüz sıcaklığını koruyan siyasi ve toplumsal gelişmelerini çok sert bir medya eleştirisi ile birlikte dile getiriyor.
Hikaye, İnsanlığın Hainleri Pusu Kurmuş adlı elektronik gazeteden aktarılan bir makaleyle başlıyor. Makaleye göre; “ABD, yurtdışında da çıkarlarına uygun sonuçları elde edebilmek için; her alandan hizmet alabileceği bazı kişi ve kişilikleri, özellikle bir kısım medya mensuplarını parayla, inceleme gezisi davetleriyle, eğitsel amaçlı fonlarla, bazı ayrıcalıklarla, hediyelerle, cazip ve ikna edici tekliflerle kendine bağlamaktadır.
Bu tür faaliyetleri, resmi olmayan bir şekilde yürütürken, 11 Eylül sonrası salt medya alanında bu çalışmala¬rına merkez olacak ‘Stratejik Etkileme Bürosu’nü resmen kurmuştur.” Hikayenin bundan sonrası, işte bu tez üzerine kurulu; Bahattin Yıldız, Stratejik Etkileme Bürosu’nun yürüttüğü çalışmaların Türkiye’de ayağını ve bir kısım medya çalışanının ABD’nin Psikolojik Savaş Lejyonerleri haline nasıl geldiğini anlatıyor.
Hikaye, İnsanlığın Hainleri Pusu Kurmuş adlı elektronik gazeteden aktarılan bir makaleyle başlıyor. Makaleye göre; “ABD, yurtdışında da çıkarlarına uygun sonuçları elde edebilmek için; her alandan hizmet alabileceği bazı kişi ve kişilikleri, özellikle bir kısım medya mensuplarını parayla, inceleme gezisi davetleriyle, eğitsel amaçlı fonlarla, bazı ayrıcalıklarla, hediyelerle, cazip ve ikna edici tekliflerle kendine bağlamaktadır.
Bu tür faaliyetleri, resmi olmayan bir şekilde yürütürken, 11 Eylül sonrası salt medya alanında bu çalışmala¬rına merkez olacak ‘Stratejik Etkileme Bürosu’nü resmen kurmuştur.” Hikayenin bundan sonrası, işte bu tez üzerine kurulu; Bahattin Yıldız, Stratejik Etkileme Bürosu’nun yürüttüğü çalışmaların Türkiye’de ayağını ve bir kısım medya çalışanının ABD’nin Psikolojik Savaş Lejyonerleri haline nasıl geldiğini anlatıyor.
Dansöz Kıvırmaları - Bahattin Yıldız
Ber, kendisinde ağır uyuşukluk ve yorgunluk hissediyordu. Aslında buna nedenolabilecek çok fazla iş de yapmamıştı.
"Eeee... Büro kurmak kolay değil,"diyedüşündü.Büyük Kentte Hukuk Fakültesi eğitimi, Mer Kentinde avukatlık stajı, askerlikgörevinin bitimi ve iki aylık dinlenme sonrası, babasının;
"Evi, Ad kentinetaşıyacağız....
Orada mesleğine başlamanı istiyorum,” direktifi üzerine Ad kentindebüro kurmayı uygun bulmuştu Ber.
Bir yetmiş boylarında, siyah düz saçlı, ela gözlü, beyaz tenli olan Ber; fizikselgörünümüyle, pek yakışıklı sayılmasa da sempatik görüntü ve tavırlarıyla, duygusalyoğunluklu ses tonuyla, derin ve sevecen bakışlarıyla aradaki farkı kapatıyordu.
Bugün önemli bir gündü. Geçmişinde yaşadığı ekonomik sıkıntılarının acısını kat katçıkaracağı yaşam dönemine ilk adımı bugün atıyordu. Umutla doluydu.
Bir süresonra; filtresiz sigara içmeyecek, sahandaki tek yumurtayı bir buçuk somunekmekle yemek zorunda kalmayacak, çorbaya; sadece ızgara öncesi ‘merhaba’ diyecek, lastiği gevşemiş külotları bekletmeksizin çöpe atıp, yenilerini giyecekti.
Gözlük çerçevesi bir şekilde kırıldığında tamir ettirme gereği duymayacaktı...
"Eeee... Büro kurmak kolay değil,"diyedüşündü.Büyük Kentte Hukuk Fakültesi eğitimi, Mer Kentinde avukatlık stajı, askerlikgörevinin bitimi ve iki aylık dinlenme sonrası, babasının;
"Evi, Ad kentinetaşıyacağız....
Orada mesleğine başlamanı istiyorum,” direktifi üzerine Ad kentindebüro kurmayı uygun bulmuştu Ber.
Bir yetmiş boylarında, siyah düz saçlı, ela gözlü, beyaz tenli olan Ber; fizikselgörünümüyle, pek yakışıklı sayılmasa da sempatik görüntü ve tavırlarıyla, duygusalyoğunluklu ses tonuyla, derin ve sevecen bakışlarıyla aradaki farkı kapatıyordu.
Bugün önemli bir gündü. Geçmişinde yaşadığı ekonomik sıkıntılarının acısını kat katçıkaracağı yaşam dönemine ilk adımı bugün atıyordu. Umutla doluydu.
Bir süresonra; filtresiz sigara içmeyecek, sahandaki tek yumurtayı bir buçuk somunekmekle yemek zorunda kalmayacak, çorbaya; sadece ızgara öncesi ‘merhaba’ diyecek, lastiği gevşemiş külotları bekletmeksizin çöpe atıp, yenilerini giyecekti.
Gözlük çerçevesi bir şekilde kırıldığında tamir ettirme gereği duymayacaktı...
13 Ocak 2018 Cumartesi
Mutlu Ölüm - Albert Camus
KİTABIN KONUSU:
Yaşamı alışagelen yerde arayan veya bir moda katoloğunu okurken, birdenbire kendi yaşamına yabancı olduğunu farkeden bir adam.
KİTABIN ÖZETİ:
Patrice Mersault düzenli adımlarla Zagreus’un villasına doğru yürüyordu. O saatte hastabakıcı pazara çıkar, villa ıssız olurdu. Zagreus pencereye bakıyordu. Kapının önünden yavaşça bir otomobilin geçtiği duyuldu.
Tabancanın namlusunu sağ şakağının üzerinde hissettiğinde, gözlerini dışarıdan ayıramadı. Ama ona bakan Patrica gözlerini yaşlarla dolduğunu gördü. Gözlerini kapadı. Geriye bir adım attı ve ateş etti.
Artık Zagreus değil di beyimn, kemik,kan kabartısı için yara gözüküyordu yalnızca. Patrice koltuğun diğer yanına geçerek tabancayı onun rline verdi. Şakanın izasın kadar kaldırdı ve düşmesi için bıraktı. Daha sonra hızlı adımlarla yürümeye başladı. Küçük alanın dışandaki bir küme çocok dışında kimseler yoktu.
Nisan ayı olduğu için her taraf cıvıl cıvıldı. Havanın bu ışıllığı, gögün bu verimliği altında insdanların tek amacı mutlu bir yaşam sürmekti.
Mersoul tı nın içinde herşey susuyordu. Hızlı adımlarla evine gitti, valizini bir köşeye bırakıp sakat adamın böyle bir acı içinde olmasını dayanamadığını düşündü. Mersault hastaudı. Üçüncü bir aksırıkla sarsıldı ve ateşten titrediğini hissetti.
Zagreus’un villasının yanındaki küçük alanda öksürdüğü günden bu saate dek, gövdesi kendisinin bütün etkinliklerini titizlikle yürütmüş onu dünyaya açmıştı. Mersault’un içinde karnından başlayıp boğazımna doğru usul usul yol açan çakıltaşı gibi birşey yükseliyordu. Mersault daha hızlı soluk almaya başlamıştı.
Lucienne’ye baktı rahatça gülümsedi. Kendini yatağında n attı, içindeki usul yüksekliğini duydu. Lucienne’in dolgun dudaklarına ve onun ardındaki toprağın gülümseyişine baktı.
‘Bir dakika ,bir saniye’ sonra diye düşündü. Yükselme durdu ve taşlar arasında bir taş olarak yüeğinin sevinci içerisinde devimsiz dünyaların gerçekliğine dönüştü.
KİTABIN ANA FİKRİ:
İnsanlar hayatında birçok engellerle karşılasırlar. Bunları yenmek bizim elimizdedir. Durumlar ne olursa olsun hatata sıkı sıkı sarılınmalıdır.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Mersault: Mutlu ölümün başkişsidir.
Zagreus: Yaşlı iki tekerleğe mahkum edilmiş sakat bir kişdir. Villasında bakıcı ile yasamaktadır.
Marthe: Marseult’un sevğilisidr. Daha sonra Marseult tan ayrılır ve onu Lucienne’ ye kaptırır.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Bu roman, hem çağdaş bir yapıt, hem de yazar-yapıt-okur ilişkisinin göz kamaştırıcı bir örneğidir. Fransız çevirisi olduğu için yabancı kelimeler vardır.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
1945’te Fransa’da doğdu. Adı Albert Camus’dır. Denizci bir ailenin çocuğudur. Özel öğretmenlerden İngilizce, Yunanca, Latince öğrendi. 1865’te Deniz Akademisini bitirdi. ‘Gül’ anlamına gelen Pierre Loti adını Tahitililer taktı. On iki yıl denizlerde dolaştı. Her gittiği yerin insanlarını, yaşama biçimlerini, tarihini, törelerini yakından tanıma imkanı buldu. Birkaç kez İstanbul’a geldi; Türkleri çok sevdi; iyi bir Türk dostu olarak tanındı. İstanbul’da bir caddenin Pierre Loti adını taşıması bu sevgi dolayısıyladır
Eserleri:
Yaşamı alışagelen yerde arayan veya bir moda katoloğunu okurken, birdenbire kendi yaşamına yabancı olduğunu farkeden bir adam.
KİTABIN ÖZETİ:
Patrice Mersault düzenli adımlarla Zagreus’un villasına doğru yürüyordu. O saatte hastabakıcı pazara çıkar, villa ıssız olurdu. Zagreus pencereye bakıyordu. Kapının önünden yavaşça bir otomobilin geçtiği duyuldu.
Tabancanın namlusunu sağ şakağının üzerinde hissettiğinde, gözlerini dışarıdan ayıramadı. Ama ona bakan Patrica gözlerini yaşlarla dolduğunu gördü. Gözlerini kapadı. Geriye bir adım attı ve ateş etti.
Artık Zagreus değil di beyimn, kemik,kan kabartısı için yara gözüküyordu yalnızca. Patrice koltuğun diğer yanına geçerek tabancayı onun rline verdi. Şakanın izasın kadar kaldırdı ve düşmesi için bıraktı. Daha sonra hızlı adımlarla yürümeye başladı. Küçük alanın dışandaki bir küme çocok dışında kimseler yoktu.
Nisan ayı olduğu için her taraf cıvıl cıvıldı. Havanın bu ışıllığı, gögün bu verimliği altında insdanların tek amacı mutlu bir yaşam sürmekti.
Mersoul tı nın içinde herşey susuyordu. Hızlı adımlarla evine gitti, valizini bir köşeye bırakıp sakat adamın böyle bir acı içinde olmasını dayanamadığını düşündü. Mersault hastaudı. Üçüncü bir aksırıkla sarsıldı ve ateşten titrediğini hissetti.
Zagreus’un villasının yanındaki küçük alanda öksürdüğü günden bu saate dek, gövdesi kendisinin bütün etkinliklerini titizlikle yürütmüş onu dünyaya açmıştı. Mersault’un içinde karnından başlayıp boğazımna doğru usul usul yol açan çakıltaşı gibi birşey yükseliyordu. Mersault daha hızlı soluk almaya başlamıştı.
Lucienne’ye baktı rahatça gülümsedi. Kendini yatağında n attı, içindeki usul yüksekliğini duydu. Lucienne’in dolgun dudaklarına ve onun ardındaki toprağın gülümseyişine baktı.
‘Bir dakika ,bir saniye’ sonra diye düşündü. Yükselme durdu ve taşlar arasında bir taş olarak yüeğinin sevinci içerisinde devimsiz dünyaların gerçekliğine dönüştü.
KİTABIN ANA FİKRİ:
İnsanlar hayatında birçok engellerle karşılasırlar. Bunları yenmek bizim elimizdedir. Durumlar ne olursa olsun hatata sıkı sıkı sarılınmalıdır.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Mersault: Mutlu ölümün başkişsidir.
Zagreus: Yaşlı iki tekerleğe mahkum edilmiş sakat bir kişdir. Villasında bakıcı ile yasamaktadır.
Marthe: Marseult’un sevğilisidr. Daha sonra Marseult tan ayrılır ve onu Lucienne’ ye kaptırır.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Bu roman, hem çağdaş bir yapıt, hem de yazar-yapıt-okur ilişkisinin göz kamaştırıcı bir örneğidir. Fransız çevirisi olduğu için yabancı kelimeler vardır.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
1945’te Fransa’da doğdu. Adı Albert Camus’dır. Denizci bir ailenin çocuğudur. Özel öğretmenlerden İngilizce, Yunanca, Latince öğrendi. 1865’te Deniz Akademisini bitirdi. ‘Gül’ anlamına gelen Pierre Loti adını Tahitililer taktı. On iki yıl denizlerde dolaştı. Her gittiği yerin insanlarını, yaşama biçimlerini, tarihini, törelerini yakından tanıma imkanı buldu. Birkaç kez İstanbul’a geldi; Türkleri çok sevdi; iyi bir Türk dostu olarak tanındı. İstanbul’da bir caddenin Pierre Loti adını taşıması bu sevgi dolayısıyladır
Eserleri:
- Aziyade,
- Loti’nin Evlenmesi,
- Aşkı,
- Madam Krizantem
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)