11 Ocak 2018 Perşembe

Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar

KİTAP ADI
 HUZUR
 KİTABIN  YAZARI
 AHMED HAMDİ TANPINAR
 YAYIMEVİ VE ADRESİ
 İMGE YAYINEVİ
 BASIM YILI
 1998

KİTAPIN  KONUSU:
Mümtaz’ın başından geçen olaylar ve Nuran’la yaşadığı olaylar.


KİTABIN ÖZETİ:
Mümtaz, Nuran’a olduğu kadar,İstanbul’a da aşıktır.Huzur’da  İstanbul sadece bir güzel şehir, roman kişilerinin içinde yaşadığı bir çevre degildir;başlı başına bir roman kişisidir, bir sevgilidir.Bir bu değil, elbette,  Huzur.Birtakım sorunların özellikle tartışıldığı, temel  sorunun Batı-Doğu çatışması biçiminde görüldüğü bir tarihsel dönem içinde gerçek bir “huzur”suzluğu yaşayan bir aydın kuşağının kendilerince bir yeni bileşime varmak çabalaının çok belirgin olduğu  bir roman…Fakat ağır basan Mümtaz-Nuran ikilisinin aşkı oluyor.


Huzur, dört bölümdür.Birinci bölüm, Mümtaz’ın amcasının oğlu “İhsan “.”Bir ayağı sakat, çiçekbozuğu, gözlerinin içi gülen bir adam .”Mümtaz ‘ın ilk izlenimi budur.İhsan hakkında ufak tefek bilgiler veren bu bölüm ,gerçekte, Mümtaz’ın çoçukluk yıllarını, kişiliğinin oluşmasında etkisi olan olayları, İhsan’la karşılaştıktan  sonraki fikri gelişmesini anlatır.

19. sayfada, bir geriye dönüşle Mümtaz’ın çoçukluğu anlatılır.Mümtaz, çoçukluğunda, savaşın dehşetini yaşamış, vurulan babasının  ve kısa bir süre sonra ölen annesinin ölümünü görmüş, mahzun, yalnızlığı ve hayal kurmayı seven bir çoçuktur.

Mümtaz’la Nuran bir sene evvel, bir mayıs sabahı Ada vapurunda tanışmışlardır.Mümtaz Nuran’la  tanışmadan önce çok kötü bir durumdaydı, kensine ölümü kurtuluş olarak gördügü zamanda Nuran’la tanışması onu Nuran’a olan sevgisini daha çok artırdı.

Mümtaz Nuran’ı  sade güzel ve seven, sevilmekten hoşlanan kadın değildi.Herşeyden evvel çok iyi bir arkadaştı.Garip bir anlayışı, güzel şeyleri bilerek tadışı vardı.Musikiden iyi anlıyordu.

Nuran’ın Mümtaz’a karşı olan sevgisinde annelik hissi, aşk, hayranlık ve biraz da minnet vardı.Kitabın birinci bölümünde bunlar anlatılmaktadır.
Yazın bitmesi sanki Mümtaz’la Nuran’ın aşklarının da sona ermesidir:”Teşrin ortalarına doğru saadetleri yavaş yavaş gölgelenmeye başlamıştı.” Mümtaz yazı masasını, lambayı, kitaplarını düşündü.Plakalarını  gözden geçirdi.Hepsi can sıkıcıydılar.Hayat, çok defa bir şeye asılmakla kabildir.Genç adam bu mucizeli bağlanışı hiç bir yerde bulamıyordu.”

Üçüncü bölüm”Suat”dır.Suat’ın,”Evet, bir adımda eski, yeni ne varsa hepsini silkip fırlatmalı.Bu bölümde uzun uzun musiki gecesi anlatılır.Nuran’ın Mümtaz’dan uzaklaşır gibi olması, Adile ve Yaşar çevresinde geçen geceler, Mümtaz’ın acıları “yarı vakitlerini yazı hatırlamakla” geçirmeleri ve sonunda Suat’ın bir Dostoyevski romanından çıkıp gelmişe benzeyen davranışı , Mümtaz’ın evinde kendini asarak Nuran’la Mümtaz’ın aşkına son darbeyi indirmesi…     

Suat’ın intiharı Nuran’I çok etkiler Mümtaz’la evlenecekleri gün gördüğü bu sahne karşısında yıkılır, alır başını Bursa’ya gider.Suat yaşarken yapamadığını kendini öldürerek yapmıştır.

Dördüncü bölüm “Mümtaz “dır, ilk üç bölümün “muhassala”sı olan Mümtaz.Mümtaz’da Suat saplantısı ve ruhsal dengesizlik başlar.Nuran’ı kaybetmiştir.Mümtaz, Nuran’ı kaybederse çıldıracağını daha 166. sayfada söylemişti. Ve Mümtaz Nuran’ı kaybetmiştir.Mümtaz   için dehşet verici olan ikinci şey, savaşın başlaması, kitabın son sayfasında gerçekleşir.”Yan pencerelerden birinde bir radyo, Hitler’in o gece verdiği hücum emrini tekrarlıyordu.İhsan da iyileşmeye başlamıştır;yani Mümtaz’ı ayakta tutmaya yarayan  sorumluluk duygusu  da dayanığını yitirmiştir.Sonunda Mümtaz çıldırır.

KİTABIN  ANA FİKRİ:
Yaşamımızdaki tüm olumsuzluklara rağmen, yaşama azmimizi hiç bir zaman kaybetmemeliyiz.


KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE SAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Mümtaz: Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiştir. Amcaoğlu  İhsan’ın yanında yaşamaktadır. Mümtaz’I n her şeyiyle İhsan ilgilenmiştir. Mümtaz hoşgörülü, sevecen, çalışkan bir insandır.
Nuran:  Fahir’den boşandıktan sonra yaşama Mümtazla bağlanmıştır. İyi kalpli, dost canlısı, sempatik bir kişiliktir.
İhsan:  Mümtaz’ın amcasının oğludur.Mümtaz’la yakından ilgilenmiştir. Ağır bir hastalık geçirmiştir. Babacan, hoşgörülü, kültürlü birisidir.
Macide: İhsan’ın karısıdır. Genellikle duygularıyla hareket eden iyi kalpli biridir.
Suat:  Mümtaz’ın akrabasıdır ve Nuran’ın liseden arkadaşıdır.lise yıllarında Nuran’a aşıktır. Herkes tarafından hala sorumsuz bir insan gözüyle bakılmaktadır. Bu onu olumsuz yönde etkilemektedir.


KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ  GÖRÜŞLER:
Kitapta  herkes kendinden birşeyler bulabilir sürükleyici bir anlatımı var insanlara kısa ip uçlarıyla daha sonra gerçekleşecek olaylar hakkında bilgi veriyor. Olaylar günümüzde de gerçekleşebilecek türdendir.Bence herkesin okuması gereken bir kitapdır.


KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Haziran 1901 tarihinde İstanbul'da doğdu.İstanbul'da Ravaz-i Maarif İbtidaisi'nde, Sinop ve Siirt rüşdiyelerinde, Vefa, Kerkük ve Antalya sultanilerinde öğrenim gördü. Baytar mektebini bırakarak girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden 1923 yılında mezun oldu. Erzurum, Konya ve Ankara liseleriyle, Gazi Eğitim Enstitüsü ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı, aynı akademide estetik ve sanat tarihi dersleri verdi (1932 - 1939). 1939 yılında İstanbul Üniversitesi'ne Yeni Türk Edebiyatı Profesörü olarak atandı. Maraş Milletvekili olarak 1942-1946 yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu. Bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptıktan ve Güzel Sanatlar Akademisinde eski görevinde çalıştıktan sonra 1949 yılında İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne yeniden döndü ve bu görevde iken 24 Ocak 1962 tarihinde İstanbul'da öldü.


Eserleri
HİKAYE KİTAPLARI;
  • Abdullah Efendinin Rüyaları (1943)
  • Yaz Yağmuru (1955)
  • Hikayeler (1983)

ROMANLARI;
  • Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1962)
  • Sahnenin Dışındakiler (1973)
  • Mahur Beste (1975)
  • Aydaki Kadın (1987)

DENEMELERİ;
  • Beş Şehir (1946)
  • Yahya Kemal (1961)
  • Edebiyat Üzerine Makaleler (1969)
  • Yaşadığım Gibi (1970)


ŞİİR KİTABI;
  • Şiirler (1961)

Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri - Abdülbaki Gölpınarlı

SUNUŞ

Büyük Devrimci Atatürk'ün önderliğindeki Türkiye'de, 1927-1931 yıllarında, ilkokulların ve köy mekteplerinin 3., 4. ve 5. sınıflarında okutulan Din Dersleri kitaplarını, tek bir kitapta toplayarak sunuyoruz. Üç kitap birbirini tamamlıyor.

Din Dersleri kitapları, 1927-28 yıllarında Osmanlıca harflerle, 1929-1931 yıllarında ise yeni Türk harfleriyle basılmış. Eski ve yeni yazılı basımları karşılaştırdık ve içeriklerinin aynı olduğunu saptadık.

Kitapların başlığında, "Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri" yazıyor. Yani herhangi bir çocuğun değil, Cumhuriyet çocuğunun! Bu başlık şöyle de okunabilir: Kemalist Cumhuriyet'in çocuklarına öğrettiği din dersleri... Örneğin 3. sınıf kitabının başında yer alan, Din Dersleri Programı'nda, şu talimat yer almaktadır: "Yalnız tarihi hakikatler söylenecek, mucizelerden ve harikulade menkıbelerden bahsolunmayacaktır." 


5. sınıf kitabının "Din İşleri Dünya İşlerinden Ayrıdır" başlıklı bölümü ise, Cumhuriyet Devrimi'nin laiklik anlayışını, çok güzel anlatmaktadır. İslamiyette ruhban sınıfının bulunmadığı, sürekli vurgulanmaktadır. Din Dersleri, dini imanla birlikte, milli imanı ve Cumhuriyet Devrimi'ne bağlılığıişlemektedir. Vatan ve millet sevgisi, bilimin yol göstericiliği, akılcılık, bağnazlığın ve hurafenin reddi, kardeşlik, eşitlik, hoşgörü, elbirliği, kamuculuk, dayanışma, temizlik gibi Cumhuriyet değerleri aşılanmaktadır.

Bugünkü adıyla Milli Eğitim Bakanlığı'nın onayı, kitapların kapağında iri harflerle şöyle belirtilmiş:
"Maarif Vekâleti Talim ve Terbiye Dairesi'nin 88 numaralı kararile İlk Mekteplere ve Köymekteplerine kabul edilmiştir."

Kitabın yazarı, Muallim Abdülbaki, Soyadı Kanu-nu'ndan sonraki adıyla Abdülbaki Gölpınarlı'dır.

Ancak kitaba damgasını vuran, o zamanki Cumhuriyet yönetimidir. Yazarın özgeçmişini kitabın son sayfalarında bulacaksınız.

"Cumhuriyet Çocuğu'nun Din Dersleri" kitabı, ilkokullarda ve köy okullarında okuyan çocukların anlayacağı, sade ve canlı bir dille yazılmış. O nedenle 70 yıl sonra bugün, kolayca anlaşılabiliyor. Artık kullanılmayan sözcükler dışında dilini aynen koruduk.

Kitabı tarihsel süreç içindeki yerine oturtmak için, Cumhuriyet tarihi boyunca din derslerinin serüvenini burada özetliyoruz:

1927 yılından başlayarak din dersine katılma, öğrenci velilerinin onayına bağlanmıştır. Ders saatleri 1926-1927 yıllarında, ilkokulların 2. ve 3. sınıflarında haftada ikişer saat, 4. ve 5. sınıflarda ise bir saat idi.
1929 yılında, ilkokul 3., 4. ve 5. sınıflarda ve ortaokulların ilk iki sınıfında birer saat din dersi veriliyordu. Öğretmen okullarının 6. ve 7. sınıflarında ise, haftada iki saat din dersi vardı.
1931-32 yıllarında ortaokul düzeyindeki okullarda din dersi kaldırıldı. İlkokullarda ise, din dersinin verilmesi sadece tavsiye ediliyordu.
Din dersi, 1935'te ilkokullardan da kaldırıldı; din eğitimi aileye bırakıldı.
Bu süreç, 1928 yılında, "Devletin dininin İslam olduğu" ibaresinin Anayasa'dan çıkarılmasıyla bağlantılıydı. Laiklik, 1937 yılında Anayasa hükmü oldu.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayan Küçük Amerika süreciyle birlikte, Milli Eğitim Bakanlığı, 1947 yılında, isteyen vatandaşların "Özel Din Seminerleri" açabileceğini öngören bir kararname yayımladı. Bu seminerlerde din dersi öğretmenleri, imamlar ve hatipler yetiştirilecekti. Seminer, ortaokuldan sonra beş yıl, liseden sonra iki yıl olacaktı.
1948-49 yıllarından başlayarak, ilkokulların 4. ve 5. sınıflarına isteğe bağlı olarak din dersi konuldu.
Demokrat Parti iktidarının kurulmasıyla, 1950 yılıEkim ayında getirilen bir değişiklikle, o zamana kadar anne babanın istek dilekçesiyle verilen din dersi, bütün öğrencilere verilir hale getirildi. Ancak çocuklarına din dersi istemeyen anne ve babalar, dilekçe vereceklerdi.
1956-57 döneminde ortaokulların ve dengi okulların 1. ve 2. sınıflarına, 1967-68 yılında ise lise ve dengi okulların 1. ve 2. sınıflarına seçmeli olarak din dersi konuldu.
12 Eylül rejimi, din derslerini ilkokul, ortaokul ve liselerde zorunlu kıldı.
Din dersinin zorunlu olması kuşkusuz laikliğe aykırıdır.
Ancak bugün ilkokullarda din dersi okutulduğuna göre, içeriği elinizdeki kitaptaki gibi olmalıdır. Din dersleri isteğe bağlı olarak okutulduğu zaman da, bu kitap esas alınmalıdır. En doğrusu, başta İslamiyet olmak üzere, dinlerin, bilimsel olarak Tarih, Felsefe ve Sosyoloji dersleri içinde öğretilmesidir.

Kaynak Yayınları olarak, bu kitabı yayımlarken, aynızamanda bir kampanya da başlatıyoruz:
Din dersleri kitapları değiştirilmeli ve ilkokullarda Atatürk döneminin din dersi olan elinizdeki kitap okutulmalıdır.
Kampanyamıza, kitabın başlığındaki gibi, "Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri Kampanyası" adını veriyoruz.
Cumhuriyet'in eğitimcilerini, öğretmenlerini, aydınlarınıve bütün Cumhuriyet yurttaşlarımızı bu kampanya için göreve çağırıyoruz.

KAYNAK YAYINLARI
23 Nisan 2005

Çölde Bir İstanbul Kızı - Esat Mahmut Karakurt

ESERİN ADI: ÇÖLDE BİR İSTANBUL KIZI
KİTABIN YAZARI: ESAT MAHMUT KARAKURT
YAYINEVİ VE ADERESİ: İNKILAP VE AKA KİTABEVLERİ KOLL.ŞTİ. ANKARA CAD.NO :95 –İSTANBUL
BASIM YILI: 1980 ( İLK 1926 )
DÜZENLEME : TOMURCUK İNŞAAT

KİTABIN KONUSU :
Arabistan çöllerinde yaşanan ilginç bir aşk hikayesidir.

KİTABIN ÖZETİ:
Hasan Bey Arabistan çöllerinde ortaya çıkmış olan eşkiyaları ortadan kaldırmak için bu bölgeye askerleriyle birlikte görevlendirilir. Kızı Melike küçük yaşta annesini kaybetmiştir ve her alanda kendini en iyi şekilde geliştirmiştir. Nişanlısıda babasıyla gideceği için onlarla birlikte Arabistan çöllerine gitmek ister. Babasıda onu kıramaz.
           
Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra çöle varırlar ama ortada ne bir çete ne de insan bulamazlar. Çevrede arama yaparlar ancak bir türlü başarılı olamamışlardır. Melike’nin canı çölde fazlasıyla sıkılır, babasından kendisini sıradışı, farklı bir yerlere götürmesini ister. Ancak babası buna şiddetle karşı çıkar. O sırada bir asker yakın bir yerlerde bir han bulunduğunu ve buranın güvenli bir yer olduğunu söyler. Babası istemeyerek de olsa kızı ve damadına izin verir. Yanlarına da bir çavuş gönderir. Gerçekten de Melike tüm güzelliğini ortaya koymuş hana girdiği andan itibaren herkesin ilgisini üstüne çekmiştir. Bu sırada büyük bir ses kopmuş herkes birden gelen adamın  önünde diz çökmüştür. İçeri giren kişi çok yakışıklı ve herkesin korktuğu birisidir. Melike bu sırada ona tüm adamlarının önünde saygısızlık eder. Aziz buna dayanamaz ve kızı adamlarıyla birlikte kaçırır. Bu arada nişanlısı da kabile tarafından öldürülür.
            
Kızın cezası ise kabile kurallarına göre onu ele geçirenler arasından kura çekip onunla birlikte olmaktır. Melike çok gerizekalı ve yakışıklı olmayan birisiyle olmak zorunda bırakılmıştır. Ancak Melike onu öldürür ve kabile kurallarına göre onun cezası da ölümdür. Bu cezayı da infaz edecek kişide Aziz’den başkası değildir. Önce bunu kabul edemez ancak kurallar kesindir. Sabah şafağa kadar onu öldürmek zorundadır. Fakat bu kendisi için çok zordur. Çünkü Melike’den hoşlanmıştır ve kız suçsuzdur. Kızla odaya girdiklerinde aynı şeyleri hissetmişlerdir. Tüm gece sevgiyle birbirlerini kucaklamışlardır. Ancak sabah olmuştur onu artık öldürmek zorundadır. Tam o sırada babası kızını kurtarır ve Aziz’i de esir alır. Aziz yaptıklarından pişman olur, ancak çok geçtir. İstanbul’da hapise atılır. Fakat Melike’nin yardımıyla ordan kaçar ve mutlu bir yaşarlar.

KİTABIN ANA FİKRİ :
Aşkın ferman dinlememesidir.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Melike bir subay kızıdır, hayatta her alanda başarılı olmuş, kendini beğenmiş birsidir. Hüseyin ise subay olup onun nişanlısıdır. Aziz ise çölde eşkiyaların başıdır.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :
Bir solukta okunacak akıcılıkta ve anı niteliği taşıdığından çok etkileyici ve dilide oldukça sadedir. Başkı arayanlar için güzel bir roman  olup, herkesin okuması gereken bir yapıttır.

YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ:
İstanbul’da 1902’de Şürayı Devlet üyesi Mahmut Nedim Paşanın oğlu olarak   dünyaya gelen romancımız, 1977’de hakkın rahmetine kavuşmuştur. Diş hekimliği okulunu (1924), İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesini bitirdi (1930). Gazetecilik ve Galatasaray lisesinde öğretmenlik yaptı. Politikaya atılarak Urfa’dan önce millet vekili (1957-60), sonra da senatör seçildi. (1961-66).
           
Aşk ve serüven romanlarıyla ün kazandı canlandırdığı gözü pek güçlü erkek kahramanlar  aracılığı ile balkan savaşı ( Vahşi Bir Kız Sevdim ,1926 ) , I. Dünya Savaşı (Son Gece,1938) ,Kurtuluş savaşı (Allahaısmarladık,1936 ) dekorları içinde aşk ve kahramanlık konuları işledi.
         

Serüven, hareket niteliklerini duygusallıkla birleştiren romanları, Çölde Bir İstanbul Kızı (1926), İlk ve Son (1940), Erikler Çiçek Açtı (1952) devrik cümlelere, hareketli betimlemelere yer veren anlatımıyla dikkat çekti.birçok yapıtı filme alındı.

Bugünün Saraylısı - Refik Halit Karay

Kitabın Adı         :
BUGÜNÜN SARAYLISI
Kitabın Yazarı     :
Refik Halit KARAY
Yayın Evi           :
İnkılap
Basım Yılı           :
1985
DÜZENLEME
TOMURCUK İNŞAAT

Kitabın Konusu :
Orta gelirli İstanbul’da yasayan bir aileye, sonradan görme zengin bir akrabanın kızı olarak gelen bir kız ve bu ailenin yargı değerlerini nasıl alt üst edişi konu ediliyor.Kızın aileye gelir olarak sağladığı katkılar,kaprisleri ve güzel olmasından dolayı bir çok talip çıkması aile içinde nasıl etkiler yaptı anlatılıyor.

Kitabın Özeti    :
Postacının bile pek seyrek uğradığı evlerine postacı bir gün bıraktığı mektup evde şaşkınlık uyandırır.Mektupta Ata Efendinin teyze oğlu Yaşar kızını İstanbul’a yollayacağı yazmaktadır.Ayrıca yanında üç yüz lira göndermektedir.Böyle bir şeyi istemeyen Ata Efendi evde oluşabilecek problemlerden kaygılanmaktadır.Ama zengin olan teyze oğlunun göndereceği para hiçte göz ardı edilecek bir miktar değildir.Ayrıca kız güzel ise evde bulunan huzurun kaçabileceğini düşünmektedir.

Ama kız emrivaki bir şekilde gönderilir.Ve evde tahmin edilenden çok farklı bir kız çıkar karsılarına.Oldukça güzel olan kız  evdekilerde dahil olmak üzere bir çok kişinin ilgisini kazanır. Eve yeni bir gelir kapısı da açılmış  olur. Yaşar’ın İstanbul’daki iş ortaklarından da kızın  geçimi için para vermektedirler.Ata Efendi’de kıza tutulur bu arada. Ata Efendi çalıştığı yerde güvenilir birisidir.Bir gün patronun oğlu Ayşen ile tanışır.Bu da iş yerinde Ata Efendi’ye bir karizma kazandırmıştır. Ata Efendi patronu ve Patronun oğlu ile daha sık bir araya gelirler ve patronun oğlu Rüştü kıza taliptir. Rüştü Ata Efendi ile oldukça ahbap olurlar.Ata Efendi terfi eder. Rüştü bir yere görürse Ata Efendi ve ailesini kimseye para ödetmez ve bir zengin gibi yaşamaya başlarlar. Daha sonra elçi Sait Reşit ile ilişkisi olan Ayşen yanlış bir karar verir ve elçi ile evlenerek yurt dışına çıkarlar.

Ayşen bu ilişkiden mutlu olmaz ve Rüştü ile Ata Efendi kız geri döndürmek için uğraşırlar. Ayrıca evde kız gidince eski haline dönmüş parasızlık baş göstermiştir. Kız da geri dönmek istemektedir.Evdekiler kızı özlemişlerdir. Ayşen geri döner. Patronun oğlu Rüştü ile evlenir.Böylece herkesin istediği son ortaya çıkmış olur.

Kitabın Ana Fikri      :
Para ve fiziki güzellikler insanların hayatına olumsuzluk ve huzursuzluk getirebilir.Bu gibi güzellikleri olması gerektiği gibi karşılamalı ve ne oldum delisi olmadan bunlardan faydalanılmalıdır. Çıkar her ne olursa olsun ahlaki değerlerden  taviz verilmemelidir.

Kitaptaki Olayların ve Şahısların Değerlendirmesi   :
Ata Efendi          : Evin babası.
Üftade Hanım    : Evin annesi.
Feride                       : Ata Efendi’nin Kızı.
Atıf                   : Ata Efendi’nin Damadı.
Yaşar                : Ata Efendi’nin teyze oğlu.
Ayşen                       : Yaşar’ın Kızı.
Rüştü                : Ata Efendi’nin patronunun oğlu.
İsmail                       : İşyerinin katiplerinden.
Mesture Hanım   : İsmail beyin hanımı.
Berin                 : Mesture hanımın kardeşi.
Deniz                :Berin hanımın kızı.
Alımsızoğulları     : Yaşar Beyin ortakları.
Sait Reşit Bey             : Mısır elçisi.

Kitap Hakkında Şahsi Görüşler :
Anlatımı sade ve yalın bir kitap.Olayların akışkanlığı okuyucuya zevk veriyor.Aile ve ahlaki ilişkiler açısından çarpıcı bir eser. Yazar okuyucuyu fazla yormadan konuyu anlatıyor.

Kitabın Yazarı Hakkında Bilgi   :
1888 yılında Beylerbeyi’nde doğan Refik Halid, 18. yüzyıl sonlarında bir kolu Mudurnu’dan İstanbul’a göçen Karakayış ailesindendir.Galatasaray Sultanisi ve Mekteb-i Hukuk’ta okuyan yazar, Meşrutiyet sıralarında gazeteciliğe  başlamıştır. Kısa sürede üne kavuşmuş, Fecri Ati edebiyat topluluğu kurucularından olmuştur. Kirpi adıyla taşlamaları ve siyasal yazıları sonucu İttihat Ve Terakki hükümetince Anadolu’nun çeşitli yerlerine gönderilmiş, ancak 1. Dünya Savaşı’nın son yılında İstanbul’a dönebilmiştir.Dönüşünde bir süre öğretmenlik yapmıştır. Başyazarlık ve Posta-Telgraf Genel Müdürlüğü yapan Refik Halid, bu ara tanınmış Ay dede mizah dergisini de çıkarmıştır.


Bazı siyasal davranışları yüzünden memleketten ayrılmak zorunda kalan yazar, Halep’e yerleşerek Vahdet gazetesini çıkarmıştır.Hatay’ın Türkiye topraklarına katılmasında katkıları olmuştur.1938 yılında yurda dönen Refik Halid, çeşitli dergi ve gazetedeki günlük yazıları ve 20 kadar romanı ile yaşamını sürdürmüştür.1965 yılında ölen yazar;tekniği, dilinin güzelliği, taşlamalarının inceliği ve tasvirlerinin kuvveti ile ün yapmış, Modern Türk Edebiyatı’nın temel taşlarından biri olmuştur.

Bir Tereddütün Romanı - Peyami Safa

KİTABIN ADI

BİR TEREDDÜTÜN ROMANI

KİTABIN YAZARI
PEYAMİ SAFA
YAYIN EVİ
ŞEFİK MATBAASI – İSTANBUL
BASIMYILI
1987
DÜZENLEME
TOMURCUK İNŞAAT
         
KİTABIN KONUSU: 
Bir yazarın iki kadın arasında evlenmek için yaşadığı tereddütü anlatıyor.

KİTABIN ÖZETİ:
Kitap Mualla adında bir kızın arkadaşı tarafından tavsiye edilen bir kitabı okumasıyla başlar. Kitap kendisine çok ilginç gelir ve yazarıyla bir baloda karşılaşır. Yazar Mualla’yı görür görmez beğenir ve evlenme teklif eder. Mualla da düşünmek için süre ister.

Yazar daha sonra eskiden tanıştığı ve bir hayranı olan Vildan ile karşılaşır. Vildan da yazara evlenme teklif eder. Ona kocasından ayrılarak geldiğini söyler. Fakat yazar bunu nazik bir dille geri çevirir. Vildan yazarı intihar etmekle tehdit eder. Bir kaç ay geçtikten sonra yazar tekrar Vildan ile karşılaşır. Kendi izini ona bir süre kaybettirmiştir.

Ama bu yeni karşılaşma Vildan’daki değişikliği yazara fark ettirir. Vildan’ın, evine çağırma teklifini kabul eder. Evine gittiğinde Vildan’dan bazı itiraflar duyar. Vildan’ın asıl isminin Vildan olmadığını ve kocasından ayrılmadığını ve bir de sevgilisi olduğunu öğrenir.    

Ertesi gün Vildan’ın evine gelip gerçekleri öğrenmek istediğinde ise evden taşındığını öğrenir ve Vildan hakkında hiçbir bilgi alamaz.

KİTABIN ANA FİKRİ:
İnsanlar önemli bir karar verirken daima tereddüt içinde olmuşlardır. Önemli buluşlar ve icatlar hep şüphe ve tereddütten doğmuştur.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Mualla: Çok zengin ve asil bir ailenin kızı, dünyaya bakış açısı çok farklı olan bir kişiliğe sahip, devamlı farklı şeylerin arayışı içinde.
Vildan: Acayip davranışları bulunan, yaşamayı sevmeyen söyledikleriyle yaptıkları arasında çelişki olan ihtiraslı bir kadın.
Yazar: İnsanların ruhi tasvirlerini çok iyi yapabilen, düşüncelerinde daima kuvvetli ve kararlı olmaya çalışan güçlü iradeye sahip bir insan.
                       
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap dil bakımından fazla yalın olduğu söylenemez. Yabancı kelimelere biraz fazla yer verilmiş; ama yine de akıcı ve sürükleyici bir yapıt. Esrarengizliklerle dolu her an diğer sayfasında ne olacakmış düşüncesiyle okunacak bir kitap. Sonunda da yine okuyucuya yorum imkanı bırakarak bu özelliğini göstermiştir.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:

Çocukluğu hastalık ve geçim zorlukları içinde geçti. Düzenli bir öğrenim görmedi. Bazı gazetelerde fıkra yazarı olarak çalıştı. felsefe konularına ve psikolojik çözümlemelere geniş yer verdi. XX. yüzyılda Türk toplumunun geçirdiği medeniyet değişimi ve sosyal bunalımlar üzerinde durdu. Başlıca romanları: Sözde Kızlar, Şimşek, Mahşer, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye, Yalnızız.

Bir Kadın Düşmanı - Reşat Nuri Güntekin

KİTABIN ADI

BİR KADIN DÜŞMANI

KİTABIN YAZARI

REŞAT NURİ GÜNTEKİN

YAYIN EVİ VE ADRESİ

İSTİKLAL YAYIN EVİ / İSTANBUL

BASIM YILI

1997

KİTABIN KONUSU :
İlk evliliğinde yaşadığı kötü olaylar sonucu kadınlarn hepsine önyargılı bakan ve onları değersiz gören İskender ‘in başından geçenler anlatılmaktadır.

KİTABIN ÖZETİ      :
Kitap, İskender adlı orta yaşlı bir adamın başından geçenleri anlatmaktadır. İskender, ilk öğrenimini Ankara‘da, orta öğrenimini Amasya ve Niğde ‘de yapmıştır. Babasının mesleği nedeniyle birçok yere gitmiş ve çeşitli insanlarla tanışmıştır. Okul yıllarında genellikle sakin bir yapıya sahip olan İskender askere gidip geldikten sonra tanıştığı Zeynep adlı kadın yüzünden sert, sinirli bir kişiliğe bürünür. Bunun böyle olmasının sebebi kadınla yaşadıkları değişik olaylardır.

Zeynep ile İskender mutlu bir ilişkiye sahiptiler fakat daha sonraları Zeynep, İskender‘i Mesut adlı bir gençle aldatır. Zeynep eve geç gelmeye, İskender‘ e karşı ilgi göstermemeye başlar. Zaman içinde İskender buna katlanamaz ve boşanırlar. Böylece İskender ‘ in kadınlara karşı bir fobisi oluşur. Her kadını Zeynep gibi görür ve hiçbirine güvenemez.. Kendine, bir daha kimseyi sevmeyeceğine dair söz verir. İki sene sonra İskender başka bir yerde çalışmaya başlar. Çalıştığı ofiste yan masada çok güzel, çalışkan ve çekici bir kadın vardır. Gittikçe bu kadına karşı bir şeyler hissetmeye başlar fakat önceki deneyimi yüzünden uzun süre kendini engeller. Kadına karşı soğuk davranır, hatta bazen tersler ama bunları tamamen isteksiz olarak yapmaktadır. Kafasındaki düşünceler onu bir kadın düşmanına çevirir. Kadınları dünya için gereksiz görmeye başlar. Yan masada çalışan Belgin isimli güzel kız İskender’ e aşık olur ve onun garip tutumunu anlayamaz. İskender de zamanla içindeki sevgiye karşı koyamaz ve Belgin’ e hissettiklerini anlatır.

KİTABIN ANA FİKRİ   : Hayatta hiçbir zaman ön yargılı olmamalıyız.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
İskender : Başarılı, insanlarla olan ilişkileri iyi, duygularıyla hareket eden, değişken fikirlere sahip olan orta ayşlı biri.
Zeynep  : Çekici, güzel, çalışkan, deli dolu, çapkın ve eğlenmeyi seven bir kişilik.
Belgin  : Genç, uzun boylu, iyi niytli, utangaç, duygularını tam yansıtamayan biri.
Mesut    : Yakışıklı, zengin, kibirli, insanları umursamayan bir kişilik.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitapta insanlar arasındaki ilişkiler son derece detaylı anlatılmış. Sürekli gelişen olumsuzluklar bazen okuyucuyu sıkabiliyor. Yazar, kişileri iyi tasvir etmiş ve olaylar akıcı bir şeklde ele almış.

YAZAR HAKKINDA BİLGİ  :

Reşat Nuri, 1912 yılında İstanbul Darulfünunu Edebiyat Şubesini bitirdikten sonra liselerde edebiyat, Fransızca ve felsefe okuttu. 1931 ve 1943 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı müfettişi olarak Anadolu'nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu.

Bir dönem Zaman gazetesine Temaşa Haftaları başlığı ile tiyatro eleştirileri yazdı çeşitli takma isimlerle (Şair, Nedim, Büyük Mecmua, İnci dergilerinde Hayreddin Rüşdi, Sermed Ferid, Mehmed Ferid) hikayeler yayınladı. Reşet Nuri'nin bazı mizah dergilerinde farklı takma isimler kullandığı da görülmüştür. Ayrıca "Harabelerin Çiçeği" adlı eserini yine zaman gazetesinde Cemil Nimet adıyla yayınladı. Cumhuriyet'in yeni kurulduğu 1923-1924 yıllarında arkadaşlarıyla birlikte Kelebek isimli haftalık bir mizah dergisi çıkardılar. Reşat Nuri Güntekin, Batılı bazı yazarlarından romanlar, hikayeler çevirmiş, oyunlar uyarlamıştır. Akciğer kanresinden tedavi olmak için gittiği Londra'da ölmüş (Aralık, 1956) ve cenazesi İstanbul'a getirilerek, Karacahmet   Mezarlığında        defnedilmiştir.

 

Romanları:

  • Harabelerin Çiçeği (1918),
  • Gizli El (1920),
  • Çalıkuşu (1922),
  • Dudaktan Kalbe (1923),
  • Damga (1924),
  • Akşam Güneşi (1926),
  • Bir Kadın Düşmanı (1927),
  • Yeşil Gece (1928),
  • Acımak (1928),
  • Yaprak Dökümü (1930),
  • Kızılcık Dalları (1932),
  • Gökyüzü (1935),
  • Eski Hastalık (1938),
  • Ateş Gecesi (1942),
  • Değirmen,
  • Miskinler Tekkesi (1946),
  • Ripka İfşa Ediyor (1949),
  • Kavak Yelleri (1950),
  • Kan Davası (1955),
  • Boyunduruk (1960),
  • Son Sığınak (1961).

Ateşten Gömlek - Halide Edib Adıvar

KİTABIN ADI

ATEŞTEN GÖMLEK

KİTABIN YAZARI

HALİDE EDİP ADIVAR

YAYIN EVİ

ATLAS YAYIN EVİ

BASIMYILI
1982
DÜZENLEME
TOMURCUK İNŞAAT

KİTABIN KONUSU:
İzmir’in işgali üzerine şehri kurtarmaya amaçlayan milli mücadele hareketlerinin hedeflerine nasıl ulaştığını anlatıyor.

KİTABIN ÖZETİ:
İzmir’in işgalinde Yunanlıların, kocasını ve oğlunu öldürmeleri üzerine önce İstanbul’a gelen ve sahip olduğu Türklük şuuru ve mücadele azmiyle İstanbullu gençlerin bilinçlenmesini sağlayan Ayşe’nin uyandırdığı heyecana kapılan subaylar Anadolu’ya geçerler. Çeteler düşmanla savaşmaktadır. Bu savaşta Ayşe hasta bakıcı Peyami ise çeviricidir.

Ayşe kendisini seven ve evlenme teklif eden İhsan’a cevabını ancak İzmir alındıktan sonra vereceğini söyler. Peyami ise sevgisini Ayşe’ye açıklayamamaktadır. Cephede İhsan şehit düşer, Ayşe de ileri hatlar giderek orada can verir. Peyami ise kafasına aldığı kurşunla hastahanede ölür.

Peyami’nin ölümünden sonra doktorlar Peyami’nin notlarını araştırarak Ayşe adında birisinin kolorduda görev yapmadığını ve İhsan isminde birinin de alay komutanı olmadığını fark etmişlerdir.

KİTABIN ANA FİKRİ:

Vatanın bağımsızlığı için kadın-erkek demeden tüm halkın mücadele etmesidir.

        
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Peyami: İzmir’in işgali sırasında cephede çevirici olarak görev yapar. dışişleri memurudur. Ayşe’yi çok sever. Aynı zamanda çok duygusal bir kişiliğe sahiptir.
Ayşe: Savaş zamanında cephede hasta bakıcılık yapar. İzmir’in işgalinde milli mücadele ruhu içinde halkı bilinçlendirmeye çalışır. Çok hırslı, çekici ve hoş bir bayandır.
İhsan: Bir subaydır. Sakarya savaşında şehit düşmüştür. Ayşe’yi çok sever ve onunla evlenmek ister.
              
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Kitap dil bakımından yalındır. Yabancı kelimelere fazla yer verilmemiştir,  akıcı bir dille yazılmıştır.   Bu romanda hem tarih hem de aşk konuları ustalıkla ele alınmıştır. Esrarengizliklerle dolu her an diğer sayfasında ne olacakmış düşüncesiyle okunacak bir kitap. Sonunda da yine okuyucuya yorum imkanı bırakarak bu özelliğini göstermiştir.

KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Meşrutiyet ve cumhuriyet devirlerinin tanınmış edebiyatçılarındandır. Kitap okumaya küçük yaşta başlayan Halide Edip ilk önce Tanin gazetesinde yazmaya başlamış ve daha sonraları birçok gazetede roman, makale, sohbet ve hikaye türlerinde eserler vermiştir. İlk romanlarında ferdi aşk temasını işlemiş, daha sonra belgeseldi ve sosyal romanlara önem vermiştir.

Başlıca romanları:
  • Sinekli Bakkal,
  • Vurun Kahpeye,
  • Kalp Ağrısı,
  • Handan ve
  • Ateşten Gömlektir.

Başlıca hikayeleri:
  • Dağa Çıkan Kurt,
  • İzmir’den Bursa’ya,
  • Harap Mabetler.

Hatıra, tiyatro, çeviri ve fikir eserleri de vardır.